Türkiye’deki Finansal Gerçekler

Türkiye’deki finansal gerçekler, 2024 yılının ülke için kritik bir dönüm noktası olabileceğini gösteriyor. Mevcut enflasyon oranları, döviz kuru dalgalanmaları ve dış borç baskıları gibi zorluklarla karşı, ekonomik istikrarı sağlamak için topyekün bir mücadele veriliyor.

Remitly olarak bu yazımızda Türkiye’nin finansal verileri ve geleceğe dair beklentileri hakkında merak edilenleri ele aldık. 2024 yılında, sanayi üretim verileri, faiz oranları, enflasyon oranları ve döviz kuruna dair merak edilenleri yazımızın devamında bulabilirsiniz.

Türkiye Ekonomisine Genel Bakış: 2024 Verileri

2024 yılı, Türkiye ekonomisi için zorlu ve dinamik bir yıl olmaya devam ediyor. Önceki yıllardaki ekonomik dalgalanmalar, enflasyon, döviz kuru dalgalanmaları ve küresel ekonomik gelişmelerin etkileri günümüzde hala hissediliyor. Türkiye’nin ekonomik büyümesi, yüksek enflasyon ve dış borç baskısı altında şekillenmeye devam ediyor.

Kısa vadeli borçların ve borçlanma maliyetlerinin artması gibi temel ekonomik göstergeler, ülkenin finansal gerçeklerini belirleyen ana faktörler arasında yer alıyor.

Bir ülkenin ekonomik durumunu anlamak için büyüme rakamları, enflasyon oranları, döviz rezervleri, ticaret dengesi gibi temel indikatörlere bakmak büyük resmi çizmemize yardımcı olur.

Gerek döviz rezervleri gerek enflasyon rakamlarıyla zorlu geçen 2023 senesinin ardından 2024 yılı için indikatörler, Türkiye’nin ekonomik görünümü açısından daha net bir tablo oluşturdu.

Bir yandan enflasyonun düşmesi ve döviz rezervlerinin artması umut verici olsa da, diğer yandan yüksek dış borç ve dalgalı döviz kurları, ekonomik istikrarı zorlayıcı unsurlar arasında yer alıyor.

2024 Sanayi üretim verilerine baktığımızda, endeksin yıllık %-3,9 daralma bölgesinde seyretmeye devam ettiğini ve alt detaylarda genele yayıldığını görüyoruz. ISO imalat PMI endeksi 47.2 ile daralma sinyali gösterirken ekonomide belirgin bir yavaşlamaya işaret ediyor. PMI, kapasite kullanımı ve güven endeksi gibi veriler ışığında ekonomideki daralmanın devam edeceğinin sinyalini veriyor.

Türkiye’nin finansal durumu günlük yaşamda önemli etkide hissedilmektedir. Yüksek enflasyon, özellikle hane halkının alım gücünü azaltma riski taşırken, dış borç maliyeti ile birlikte döviz kurları noktasında tüm ekonomik tabloyu etkilemektedir.

Ekonomik reformlar ve sürdürülebilir politikalar, Türkiye’nin istikrarlı bir büyüme sağlaması için önemini korumaya devam ediyor. Uzmanlar, enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi için sıkı mali politikaların devam etmesi gerektiğini her fırsatta vurgulamaya devam ediyor.

Enflasyon Oranları ve Ekonomik Etkileri

Türkiye, sıkı para politikası ile yüksek enflasyonla mücadelesine devam ediyor.

Enflasyon, tüketici fiyatları endeksi (TÜFE) üzerinden ölçülürken, üretici fiyat endeksi (ÜFE) de yüksek seviyelerde bulunuyor, bu da maliyet artışlarının nihai tüketici fiyatlarına yansıma olasılığını artırıyor.

2022 yılının Ekim ayında %85.51 ile zirve yapan enflasyon, 2023 yılını %64.8 seviyesinden tamamlamıştı. 2024’ün başından itibaren enflasyonun yavaş yavaş düşmeye başlamasıyla yıllık enflasyon %51.97 seviyesine kadar geriledi. Özellikle Temmuz ayına göre Ağustos ayında 9 puanlık düşüş belirgin bir iyileşmeye işaret etti.

Enflasyondaki bu düşüş, Merkez Bankası’nın sıkı para politikaları ve faiz artırımları ile doğru orantılı olarak gerçekleşirken, politika faizini %50 seviyesine taşımış oldu. Diğer yandan, enflasyon oranlarının hala hedeflenen seviyelerin üzerinde kalması, ekonomideki belirsizlikleri artırdığı gibi Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında da tahminlerin yukarı çekildiğini görüyoruz.

Son verilere baktığımızda kira zammı üst sınırı düzenlemesinin sonlanması ve ücret zamlarının hizmet enflasyonunda artırıcı etki yarattığını görüyoruz. Hanehalkı elektriği, akaryakıt, tütün gibi kalemlerdeki zamlar da enflasyondaki yükselişe sebebiyet vermekte.

Her ne kadar gıda fiyatlarında yüksek seyrin ardından sürpriz bir düşüş kaydedilmiş olsa da üniversite ücretlerine yapılan zam ve doğalgaz fiyatlarındaki artış enflasyonda yukarı yönlü baskıya neden oluyor.

Enflasyonun çift haneli rakamlarda seyretmesi, Türk Lirası’nın satın alma gücünü de etkilediği için özellikle sabit gelirli hanehalkının artan yaşam maliyetleri üzerinde baskı yaratabiliyor. Enerji maliyetlerindeki yükseliş, üretim maliyetlerini artırarak sanayi ve hizmet sektörlerinde fiyatların daha da yükselmesine neden olabiliyor.

Merkez Bankası, enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını kademeli artırarak sıkı para politikasını sürdürmektedir.. Diğer yandan artan faiz oranları kredi maliyetlerini artırarak KOBİ’ler ve hane halkının finansmana erişimini zorlaması nedeniyle ekonomik büyüme üzerinde baskı yaratabiliyor.

Rakamlar, politika faizinin %50 seviyesine çekilmesiyle iç talebin azaldığını ve sanayi üretiminin daraldığını gösteriyor. Dolayısyla, yaz aylarından itibaren soğumaya başlayan iç talep ve dünya ekonomisinden gelen yavaşlama sinyalleri ile beraber enflasyondaki görece toparlanmanın devam etmesi beklenebilir.

Türkiye’deki Döviz Rezervleri ve Dış Borç

Merkez Bankası’nın döviz rezervleri, 2023 yılında yaşanan kur yükselişinin ardından önemli ölçüde azalmışken 2024 yılının yaz aylarında rezervlerdeki belirgin bir iyileşme kaydedildi. Eksi rezerv bir gündem maddesi olmaktan çıktığı gibi Türkiye’nin kırılganlığını da azaltmış oldu.

Genel olarak döviz rezervlerinin azalması, Türk Lirası üzerindeki baskıyı artırabilme ihtimali olduğu gibi döviz kuru dalgalanmalarına da sebebiyet verebilmektedir. Bu durum, ithalat maliyetlerinin artmasına ve enflasyonun daha da yükselmesine neden olmaktadır. Döviz kurlarındaki dalgalanma ise ithal ürünlerin ve hizmetlerin fiyatlarını artırarak tüketicileri olumsuz etkileyebiliyor.

Türkiye’nin dış borcu, Merkez Bankası verilerine göre Haziran 2024 itibariyle orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borç stoku, 236,6 milyar dolarla rekor kırdı. Kısa vadeli dış borç stoku verisine göre ise 2023 yıl sonuna göre % 2,5 oranında artışla 180,5 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Genel olarak dış borcun artması, ekonomik kırılganlıkların artmasına ve ekonomik belirsizliğe sebep olabilir. Dolayısıyla Türkiye’nin uluslararası piyasalardaki rekabet gücünün zayıflamasına ve risk priminin yüksek seviyelerde seyretmesine neden olmaktadır. Fed’in faiz kararlarının da Türkiye’ye ekonomisi üzerinde yaratacağı etkilerin ayrıca göz ardı edilmemesi gerekiyor.

Dış borcun büyük bir kısmı kısa vadeli borçlardan oluşmakta ve bu durum, döviz kurlarında dalgalanmalara yol açabilmektedir. Özellikle döviz cinsinden borçlanmalar, döviz kuru dalgalanmaları karşısında ülkenin mali yükümlülüklerini artırabilir. Bu durum, hem kamu hem de özel sektör borçlarının sürdürülebilirliği konusunda riskler doğurabilmektedir.

Sonuç olarak, her ne kadar dış borç artmış olsa da enflasyondaki görece düşüş, artan döviz rezervleri ve cari açık ile beraber 2022 yılında 700 seviyelerine ulaşan Türkiye risk primin mevcut durumda 270 seviyelerine kadar gerileyerek iyileştiğini görüyoruz.

 

Ekonomik Görünüm ve Gelecek Beklentileri

2024 yılı için Türkiye’nin ekonomik görünümü, enflasyonun görece düşüş kaydetmesi ve sıkı para politikalarının etkisiyle geçen seneye kıyasla daha belirgin bir hal aldı.

Uygulanan program çerçevesinde 2026 yılına kadar enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi için sıkı mali politikaların devam etmesi öngörülmektedir.

Eylül ayı itibariyle 2025-2027 dönemini kapsayan yeni Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Programa göre, 2024 yılı için büyüme beklentisi yüzde 4’ten yüzde 3,5’a çekildi. Önceki OVP’de 2024 enflasyon hedefi yüzde 33 düzeyindeyken yüzde 41,5’a revize edildi. 2025 enflasyonu önceki OVP’de yüzde 15,2 olarak belirlenmişken yüzde 17,5’e yükseltildi. 2026 için ise önceden yüzde 8,5 olan hedef, yüzde 9,7’ye yükseltildi.

Ayrıca, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu beklentilere paralel olarak bir kademe artırdı ve not görünümünü ise “pozitif”ten “durağan”a revize etti. Fitch’in son not artışı sonrası Türkiye’nin kredi notu “yatırım yapılabilir” seviyenin üç kademe altında bulunuyor.

Türkiye ekonomisi 2023 yılında zorlu bir dönemden geçtikten sonra 2024 yılında sıkı para politikalarıyla enflasyonla mücadelesine devam etti. Enflasyon oranlarının düşmesi, döviz rezervlerinin artması ve dış borcun yönetimi mali politikanın öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır.

Sıkça Sorulan Sorular

Finansal Araçlar Nelerdir?

Finansal araçlar, bireylerin ve şirketlerin tasarruflarını değerlendirmesine, varlıklarını yönetmesine ve risklerini kontrol etmesine olanak tanıyan sözleşmelerdir. Türkiye’de yaygın olarak kullanılan finansal araçlar arasında mevduatlar, bonolar, hisse senetleri ve türev ürünler bulunmaktadır. Bazı ekonomi terimlerini tam olarak anlamakta zorluk çekiyorsanız, hazırladığımız Finans Terimleri Sözlüğüne bakabilirsiniz.

Finansal Piyasalar Hangileri?

Finansal piyasalar, mali varlıkların alınıp satıldığı platformlardır. Sermaye Piyasaları, Para Piyasaları, Türev Piyasalar, Döviz Piyasaları olarak sınıflandırabilir. Türkiye’deki finansal piyasalar, yatırımcıların tasarruflarını değerlendirmesi ve şirketlerin finansman ihtiyaçlarını karşılaması açısından önemlidir.

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Dolar Tahmini Nedir?

Merkez Bankası, Eylül ayında yayımladığı Piyasa Katılımcıları Anketi’nde, 2024 yılı sonu döviz kuru (ABD Doları/TL) beklentisini 42,43 TL olarak duyurmuştur.

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Enflasyon Tahmini Nedir?

Merkezi Bankası tarafından Eylül ayında yayımlanan Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre, 2024 yılı sonu enflasyon oranı beklentisi yüzde 43,14 olarak ilan edilmiştir.

Merkez Bankası’nın Yıl Sonu Büyüme Beklentisi Nedir?

Merkezi Bankası, Eylül ayında yayımladığı Piyasa Katılımcıları Anketi’nde, 2024 yılı sonu GSYH Büyüme beklentisini yüzde 3,2 olarak açıklamıştır.